zikr-i ask
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

zikr-i ask

Zikri Aşk İle Söyleyenler..
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Osmanlı'yı Zirveye Taşıyanlar...

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
DuslerSokagi

DuslerSokagi


Mesaj Sayısı : 169
Points : 250
Reputation : 2
Kayıt tarihi : 29/03/10
Yaş : 36
Nerden : istanbul

Osmanlı'yı Zirveye Taşıyanlar... Empty
MesajKonu: Osmanlı'yı Zirveye Taşıyanlar...   Osmanlı'yı Zirveye Taşıyanlar... Icon_minitimeSalı Mart 30, 2010 1:51 pm

Barbaros Hayreddin Paşa


Çağında yeni keşfedilen Amerika‘ya sefer düzenlemeyi düşünen denizci.



Barbaros Hayreddin Paşa, 1533 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından bir hatt-ı Hümâyûn ile İstanbul’a çağrıldı ve aynı yılın sonlarında büyük merasim ve şenliklerle İstanbul limanına geldi. Paşa, İstanbul’da yaşadıklarını daha sonra şöyle anlatır:

“Güzel bir kış günü İstanbul’a vardık. (28 Aralık 1533) Soğuğa rağmen İstanbul’un zarif ve bahtiyar halkı, göz alabildiğine sahillere yığılmıştı. Belki 200.000 kişi vardı. Toplarımı saatlerce ateşleyerek Cihan Hakanı’nı, cihanın taht şehrini ve bu şehrin bilgi, nezaket ve efendilikleri dünyaca meşhur halkını selamladım.

Ertesi sabah, ben ve on sekiz reisim Cihan Hakanı Kanunî Sultan Süleyman Han Hazretleri’nin huzur -ı Hümâyûnlarına kabul olunduk. Süleyman Han, bana ve on sekiz reisime teker teker el öptürmek suretiyle bize görülmemiş bir iltifatta bulundu. Bunun ne kadar büyük bir iltifat olduğunu anlayabilmek için, Avrupa krallarının ancak Osmanlı’nın vezir-i âzamını etekleyebildiklerini hatırlamak gerekir.

Cihan’ın Hakanı, getirdiğim âcizane hediyelere teşekkür etmek tenezzülünde bulundu. Bana ve reislerime muhteşem hıl’atler giydirdi. Sonra da:

-Baka Paşa, dedi; seni kapdân-ı deryâ yapmak isterim. Göreyim donanmay-ı Hümayûnumu nasıl idare eder, ne zaferler kazandırırsın! Cezâyir beylerbeyliğini de senden almıyorum. Dilediğin kimseyi vekil yap, Cezâyir’i senin adına idare etsin. Ancak bütün bu işleri Halep’te bulunan vezir-i âzamım İbrahim Paşa ile görüşmek gerek. Tez ata atla, Halep’e git. Avdette yine görüşürüz!”

Halep’e at sırtında 10 günde varıp 12 günde dönerek, çağına göre rekor sayılabilecek bir sürede geri gelen Hayreddin Paşa, vezir-i âzam İbrahim Paşa tarafından Kaptân-ı Deryâlık görevine tayin edildi.

Amerika’ya sefer düzenlesek!


İstanbul dönüşü Haliç tersanesine koşan Hayreddin Paşa gördükleri karşısında hem çok mutlu, hem de şaşkındır. Düşüncelerini şu sözlerle ifade eder:

“Dünyanın en büyük donanmasının başına geçtiğim için sonsuz bir sevinç içindeydim. Bu öyle bir donanmaydı ki, cümle Frengistan’ın ( Avrupa’nın) donanmaları birleşse alt etmesi kabil olmazdı. Devletin bir çok liman tersanesi vardı. Fakat en büyüğü Haliç üzerindekiydi ki, dünyada eşi yoktu. Hiçbir tersane burası kadar gemi kızaklayamazdı. Burada istenirse bir yıl içinde, Venedik donanmasının bir eşini inşa etmek ve donatmak mümkündü. Gerçi İstanbul tersanesinin şöhreti dünyayı tutmuştu. Venedik kâfiri bile, hakanımızla sulh içinde olduğu demlerde bu tersaneye kadırga sipariş ederdi.

Tersanede çalışanların sayısı 20.000’den az değildi. Burada akla gelebilecek her türlü sanat erbabı mevcuttu. İşçilerin çoğu hıristiyan esirlerdi. Ama bedava değil, ücretle çalıştırılıyor, ücretlerini biriktirenler değerlerini ödüyerek memleketine hür olarak dönebiliyordu.

Böyle bir tersane ve bu kadar zengin bir devletle, Allah’ın izniyle her şeyi başarmak mümkündü. İbrahim Paşa’ya, henüz keşfedilen Yeni Dünya (Amerika) ‘ya sefer düzenlesek istifade edeceğimizi anlattım. Fakat o, uzak denizlerle işimiz olmadığını, Akdeniz’i ve Hint denizlerini tutmamızın kâfi olduğunu söyledi.”


‘Hızır Reis hayrüddindir!’

Osmanlı Devleti’nin büyük denizcisi Kaptân-ı Deryâ Hızır Hayreddin Paşa, kesin tarih olmamakla birlikte 1466’da Midilli’de doğdu. Babası Vardar Yenice’sinden Yakup Ağa’ydı. Oraya kale muhafızı olarak gönderilmişti. Hızır Hayreddin, kardeşleriyle beraber deniz ticareti yapardı. Bir ticari sefer sırasında ağabeyi Oruç Reis, Rodos şövalyelerine esir düştü, kaçıp kurtulduktan sonra ise korsanlığa başladı. Kısa bir sürenin ardından Hızır da ağabeyine katıldı. Şöhretleri kısa zamanda bütün Akdeniz’i sardı. Cezâyirli bazı Arap kabile ve şeyhlerinin, İspanyol ve Cenevizlilere karşı yardım talebi üzerine imdatlarına koştular. Böyle başlayan büyük gayretlerin sonunda Kuzey Afrika’da bir devlet kurmayı başardılar.


* * *

1519 Ekim’inde Hızır Reis, Yavuz Sultan Selim’e elçi göndererek elindeki toprakların Osmanlı’nın bir eyâleti olarak kabul edilmesini arz etti. Padişah,
-Hızır Reis nasrüddindir, hayrüddindir’ diye memnuniyetini ifade ederek, kandisine onun Cezayir Hâkimi olarak tanındığını belirten bir hatt-ı şerif gönderdi. Anadolu’da gönüllü asker toplama imtiyazı verdi. Ayrıca, yeniçeri ve topçulardan oluşan 2000 kişilik bir yardımcı birlik gönderilmesi kararlaştırıldı.


Bundan böyle artık o, ‘ Hayreddin Paşa’ diye anılacaktı.

* * *

Hızır Reis’e Avrupalılar ‘Barbaroşo’ dediler. Bu ‘Kızıl Sakal’ demekti. Onlar Akdeniz’in her köşesinde Barbaroşo’ya lanet okuyarak kaçarken, bu isim gaziler arasında ’Barbaros’ şekline dönüştü. Allah Barbaros’u sanki düşman donanmasını korkutmak için yaratmıştı. Bu korkudan olsa gerek, ‘eyvah Barbaros geliyor!’ diye kaçışıp ağlarlardı.

* * *

Barbaros, 1520-1529 yılları arasında İspanyollar’ın elinde bulunan küçük bir ada dışında bütün yörenin hâkimi oldu. Mevcudu otuz beş gemiye yükselen filosu ile Akdeniz sahillerinin korkulu rüyasıydı. Zulme uğrayan Gırnata (Granada) müslümanları Barbaros’un şahsında büyük destek buldu. Yurtlarından ayrılmak zorunda kalan muhacirler, Hayreddin Paşa’nın gemileriyle Cezayir’e taşındı. Öyle ki, oraya yerleşen Endülüs müslümanlarının sayısı 70.000’i buldu.

Seherde Görülen Rüya

Bütün Avrupa kralları, Barbaros’u bertaraf etmenin çaresini arıyordu. Sonunda 1538 Eylül’ünde, Andrea Doria komutasında ve 230 civarında gemiden oluşan
Haçlı donanması Korfu’da toplandı, sonra da Preveze’ye yöneldi. 122 parçadan meydana gelen Osmanlı filosu ise Arta körfezindeydi. Kısa süre sonra Barbaros da düşman donanmasının bulunduğu Preveze limanına yelken açtı. Düşman az ötedeydi. Limana varan Paşa, akşama kadar orada beklemeyi uygun gördü. Sonra namazını kıldı. Zafere ulaşmak için Allah’a niyaz etti ve yardım istedi. Gecenin geç vaktiydi. Bir müddet dinlenmek için uykuya vardı.

Hayreddin Paşa, seher vaktinde gördüğü anlamlı rüyayı hatıratında şöyle anlatır:

“Yattığımız limanın kenarında, karaya bir çok ufacık sardalya balığı çıkmıştı. Onların arasında iki tane de karnı yarık balık vardı. Bunları seyrederken, al ata binmiş bir şahıs doludizgin yanıma gelip durdu. Bir peştamal dolusu ufacık balığı elime verip:

– Al bunu Hayreddin! Halife-yi ruy-i zemin olan şevketlü Sultan Süleyman’ın hediyesidir! Dedi. Sonra da elime bir mektup tutuşturup gözden kayboldu. Mektubu açıp baktım. Gördüm ki, beyaz bir kağıt üzerine yeşil hat ile ‘ Nasrun min Allahi ve fethun karîb ve beşşiril mü’minine yâ Muhammed’ diye yazılmış. Bunu okuyup yüzüme gözüme sürdüm. ‘Sana hamd ve şükürler olsun ya Rabbî’ derken uyandım.

Rüyayı şöyle yorumladım:

‘Allahu âlem o ufacık balıklar kâfir donanmasının firkateleridir. Karaya vurmaları ise erzak ve ganimetlerle İslâm askerinin doyacağına işarettir. Karnı yarık balıklar ise kâfir kadırgalarıdır. Nedendir bilinmez ama, içindeki kâfirler firar etmiştir. Hediye verilen peştamal dolusu balık da inş, Süleyman Han’ın Boğdan’ın fethi haberinin geleceğine işarettir. İçinde zafer âyetleri yazılı mektup ise, inş Allah’ın yardımı, Peygamberin mu’cizesi ve enbiyaların himmetiyle düşmana mansur ve muzaffer olmamıza işarettir, diyerek hamd ü senalar ettim.”

Hayreddin Paşa, donanmasındaki her türlü tedbiri almıştı. Limanda beklemeyip, düşman donanmasına hücum etmesi gerektiğine inandı. 28 Eylül’de Haçlı donanmasının üzerine giderek yarma hareketine girişti. Sonunda sayıca kendinden çok üstün olan bu donanmayı bozguna uğratmayı başardı, Andrea Doria kaçtı. Dünya tarihinin en ünlü deniz savaşlarından biri olan Preveze’de, düşmanın 36 parça gemisi ele geçirildi, 2000’ den fazla askeri esir alındı.

* * *

Ömrü denizlerde geçtiğinden Rumca, Arapça, İspanyolca, İtalyanca ve Fransızca gibi Akdeniz dillerini çok iyi bilen Hayreddin Paşa, 5 Temmuz 1546’da 80 yaşında (civarında) vefat etti ve sağlığında Beşiktaş’ta yaptırdığı medresesinin yanındaki türbesine defnedildi. Barbaros Hayreddin Paşa zamanında Osmanlı denizciliği gücünün zirvesine ulaştı. Allah rahmet eylesin!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Osmanlı'yı Zirveye Taşıyanlar...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
zikr-i ask :: Osmanlı Tarihi :: Osmanlı Tarihi-
Buraya geçin: